Keratokonus Lensler ve Uygulaması

 

KERATOKONUS NEDİR

Keratokonus veya konik kornea, santral veya daha sıklıkla parasantral korneanın iltihabi olmayan ilerleyici incelmesiyle ve dikleşmesiyle karakterize ektazik bir bozukluğudur.

Hastalık %90 iki taraflı ve asimetriktir. Dikleşme, anormal kornea şekli ve ileri devrelerdeki kornea skarı, görme derecesinin ilerleyici olarak azalmasına ve optik distorsiyona neden olur. Miyopi artar, düzensiz astigmatizma gelişir.

Hastalığın başlangıcı genellikle pubertededir. Fakat 6 yaş gibi küçük yaşlarda da meydana gelebilir. Nadiren 30 yaşından sonra gelişir. Sıklıkla tek gözde başlar, birkaç yıl yaklaşık 5 yıl sonra diğer gözde ortaya çıkar. Hastalık 5-7 yıllık aktif başlangıçtan sonra uzun süre stabil kalabilir, 35-45 yaşlarına kadar gerileme ve nükslerle ilerlemeye meyillidir. Genellikle ilk tutulan göz daha fazla etkilenir.

Kadın-erkek sıklığı arasında ciddi bir fark yoktur, fakat kadınlarda daha sıktır. Son araştırmalar, klinik temeli olan popülasyonlarda istatistiksel bir fark olmamasına rağmen erkeklerde daha sık olduğunu bildirmektedir. Keratokonustın sıklığı genel popüllasyonun her 2000’de biri olarak bildirilmiştir. Diğer bir çalışmada ortalama yıllık rastlantısı her 100.000’de 2’dir ve her 100.000 popülasyonda 54.5’lik yaygınlık oranı bulunmuştur.

Keratokonusun patolojisi, ilerleyici skar ile epitelin bazal membranında kalınlaşma ve Bowman membranında çatlakları gösterir.

Yapılan bir çalışmada keratokonus hastalarının penetran keratoplasti sonrası kornea butonlarının merkezi, midperiferik ve periferik kısımlarında oluşan morfolojik değişikliklerin ışık ve elektron mikroskobu ile incelenmesinde; Merkezi kesitlerde belirgin epitel incelmesi ve dejeneratif değişikliklere eşlik eden bazal membran ve Bowman tabakasında kırılmalar ve katlanmalara bağlı düzensiz bir görünüm saptanmıştır.

Midperiferik kesitlerde hafif epitel degişiklikleri görülmüştür. Burada bazal epitel hücrelerinin membranları korunurken, hücreler arası bağlantı komplekslerinde yer yer ayrılmalar saptanmış ve bu bulgularla birlikte Bowman tabakasında kalınlaşma görülmüştür. Merkezi ve midperiferik korneada kollajen lameller daha ince ve düzensiz olarak saptanmış, kollajen lamellerin arasındaki hücreler arası dolgu maddesinin miktarının arttığı görülmüş ve düzensiz çekirdekleriyle karakterize dejenere keratositler izlenmiştir. Stroma degişiklikleri tüm kornea boyunca derin tabakalarda daha belirgin olarak saptanmıştır.

Sonuç: Keratokonustaki erken dönem histopatolojik değişiklikler, bazal epitel hücreleri arasındaki bağlantı birimlerinde ve derin stroma tabakasının, kollajeni de içeren hücrelerarası dolgu maddesinde eş zamanlı olarak ortaya çıkmaktadır. Birbirinden ayrı yerleşimli her iki bölgenin de ektodennal kökenli olması, keratokonusun özel bir klinik tablo olmaktan çok, bir grup genetik hastalığın ortak klinik bulgusu olabileceğini düşündürmektedir.

Hereditenin Rolü: Otozomal dominant bir kalıtımsal şekil gösterir. Tam bir etiyoloji belirtilmemesine rağmen korneanın proteolitik cnzim dejenerasyonunun bir kaskadı düşünülmüştür. Son yıllarda keratokonusta kollajenaz tarafından stroma dokusunun harabiycti nedeniyle doku değişikliklerinin olduğu bildirilmiştir.

Bir kişide keratokonus varsa, diğer aile fertlerindeki sıklık %8’dir. Keratokonuslu hastaların aile bireyleri arasında keratokonusla ilgili olmayan kornea topografisi anomalileri bildirilmiştir. Yapılan bir çalışmada keratokonuslu bireylerin, görme derecesi, biyomikroskopik ve keratometrik bulguları normal olan anne-baba ve kardeşlerinin bilgisayarlı kornea topografisinde, keratokonus analiz yöntemiyle bazı değişiklikler saptanmıştır (alt-üst fark değeri istatistiksel olarak normal kişilere göre anlamlı bulunmuştur).

Hormonal etkiler: Ergenlik çağında başlaması, hamilelikte hastalığın aktif hale gelmesi, hipotiroidizm, hipofız-diensefalik bozukluklarda görülmesi bunu desteklemektedir.

Sistemik hastalıklarla birlikte olması: Trisomi 21 (Rieger sendromu, Crouzon send). Ehler-Danlos. Marfan sendromu ve Down sendromunda (%3-5)

Atopik hastalıklarla birliktelik: Saman nezlesi, atopik dermatit veya astım olgularında bulunabilir. Rahi, keratokonuslu hastaların %35’inde atopik hastalık bulmuştur (normallerde ise %25’dir). Vernal keratokonjonktivit de keratokonuslu hastalarda görülmektedir.

Retinitis Pigmentoza: Keratokonuslu hastalarda bariz sayıda görülmektedir.

Gözlerin sık ovuşturulması keratokonusa genetik yatkınlığı olan bireylerde görülebilir (hastaların %66-73’ü eskiden gözlerini sık olarak ovuşturduklarını belirtmişlerdir).

Sert kontakt lens (polimetilmetakrilat-PMMA) kullanılması, hastalığa yatkın kişilerde keratokonusu tetikleyebilir. Fakat çalışmalar direkt sebep ve etkiyi göstermemiştir.

Refraktif LASIK cerrahisi sonrası keratokonus gelişebilir. Bu durum flep kaldırıldıktan sonra kalan stroma yatağı 250 mikrondan daha inceyse göz içi basıncı etkisiyle meydana gelir.

Keratokonus Belirtileri Nelerdir?

Hastalığın belirtileri arasında ilk aşamada gözlemlenen, korneanın şeklinin değişimiyle aynı zamanda hastalarda düzensiz miyop ve astigmat gelişimdir. Kornea pürüzsüz ve yuvarlak şeklinden koni şekline doğru çıkıntı yaptığında astigmat, bu çıkıntının ön taraf gitgide genişlediğinde ise miyop problemi ortaya çıkar.

Bahsi geçen bu belirtilerin ilerleyişi genellikle yıllar sürmektedir. Bazı durumlarda ise gidişat aniden hızlanıp kötüleşebilir. İlerleme takip edilmezse ve gerekli tedbirler zamanında alınmazsa korneada aşırı incelme ve ödem sorunu ortaya çıkabilir.

KERATOKONUS KONTAKT LENS UYGULAMASI

Dikkatli bir refraksiyon muayenesi şarttır. Keratokonuslu hastalarda en iyi düzeltilmiş görme keskinliği önceden bilinemez. Oblik aksların artışı ve yüksek silendirik değerler vardır. Silendirik aksın dikkatlice düzeltilmesi ve aşırı negatif değerden kaçınmak gereklidir. En iyi refraksiyon değerini bulma yöntemi, hastaya deneme lensi taktırılarak yapılanıdır. Kontakt lens korneaya düz, pürüzsüz bir yüzey sağlar ve böylece ışık eşit olarak kornea yüzeyinde kırılır. Keratokonus hastalarındaki düzensiz astigmatizma ve çarpıklık nedeniyle gözlükle bu düzeltme gerçekleştirilemez. Kontakt lenslerle görme keskinliği 1/10’dan 6/10 hatta 8/10- 10/10’a kadar çıkarılabilir. En iyi uygulanmış diagnostik lens bulunduktan sonra, lens üzerinden refraksiyon muayenesi yapılır. Bu tip lenslerde refraksiyonun sonucu sadece sferik olmalıdır. Silendirik eklenmemelidir. Bulunan değer deneme lensinin diyoptrisine eklenerek, siparişi verilecek olan kontakt lens saptanır. Eğer eklenecek değer 4.00 diyoptri üzerindeyse verteks tablosuna bakılarak düzenleme yapılmalıdır. Gözlük refraksiyonu ve keratometri değeri kullanılarak keratokonus lensi için gerekli olan diyoptri saptanamaz. Hastanın lensi teslim edildikten sonra ve başarıyla kullanmaya başladıktan sonra eğer bir silendirik değer gerekirse, bu değer kontakt lens üzerinden gözlük camı olarak verilebilir.

İlk deneme lensinin seçilmesi: Lens deneme seti mutlaka bulunmalıdır. Deneme lensi uygulamasının hayati bir önemi vardır. Önceden bilinen doğru bir lens uygulama formülü yoktur. Hasta önceden kontakt lens kullanıyorsa kullandığı lensin Dk’sına göre gözünü dinlendirmelidir. Eğer PMMA materyalinden yapılmış (Dk=O) lens kullanmış ise en az bir ay kadar gözünü dinlendirmelidir. Çünkü kornea topografisinin eski haline dönmesini beklemek gerekir. Bunun için de keratometri değerleri ve en iyisi videokeratografı ile durumu değerlendirilmelidir. Sabitleşen değerlerden ve haritalardan sonra yeni lens denenmelidir. Eğer hasta yüksek Dk’lı gaz geçirgen sert bir lens kullanmışsa (örneğin Dk=90) yaklaşık bir hafta kadar beklemek gerekir. Keratometri değerinin topografiden daha önce düzeldiği de dikkate alınmalıdır. Başlangıç lens seçimi tam yapılamamasına rağmen koninin dikliğine ve tipine dayanarak biraz fikir sahibi olunabilir. Tek kesimli sert lenslerde başlangıç K değerlerine göre ilk denenecek lensin temel eğrisi, K değerinden daha düz olmalıdır. Daha sonra boyama yöntemiyle lens merkezde hafifçe 2-3 mn temas edinceye kadar lens denemesi yapılır. Korneanın şekil değişiklikleri sabit hale gelinceye kadar, lens değişiklikleri yapılmalıdır. Her bir lens yaklaşık 20-30 dakika gözde tutulduktan sonra muayenesi tekrarlanmalıdır. İlk lensten sonra hastaların haftalık takibi, başlangıç lensin koniyi giderek düzleştirmesinden dolayı önemlidir. Temas alanı arttığı ve konüs düzleştiği için daha düz temel eğrili bir lens denenmelidir. Uygulayıcı, fioresein boyamayı iyi değerlendirebilirse, başlangıç lens seçimi önemli olmayabilir. İdeal bir uygulamada hızlı hareketler ve desantralizasyon olmadan kırpma sırasında merkezileşme olmalıdır.

 

 

Skleral Kontakt Lens Nedir?
Renk Körlüğü Lensi Ne İşe Yarar?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Sepetim
Kapalı Dilek listesi
Kapalı Son Görüntülenen
Ürünleri karşılaştır (0 Ürünler)
Ürünü Karşılaştır
Ürünü Karşılaştır
Ürünü Karşılaştır
Ürünü Karşılaştır
Kategoriler